13 Ocak 2011

Nasıl Yazıyorsun?



"Sen nasıl yazıyorsun bakalım o pek övdüğün dolmakalemlerle?" diye soranlar oluyor. İşte böyle yazıyorum. Sürekli doğaçlama yaparak, kurallara pek fazla uymayan, hızlı (ama kontrollü olduğumu düşünüyorum) bir yazım var. Yazım güzel değil elbette, bunun da bilincindeyim, fakat bu durum çok da umurumda değil zaten, ben yazmayı, mürekkepleri, kağıtları ve kalemleri seviyorum.

Eski eğitim sisteminde harfleri tek tek yazdırırlardı, benim yaşımdakiler (40) harfleri tane tane yazan bir nesildir. Fakat şimdi çocuklara elyazısı öğretiyorlar, çok seviniyorum, büyük oğlumun pat diye kelimeleri bir defada yazmasına hayranım mesela, ben de ona özeniyorum biraz. Ayrıca nafile bir çaba olarak kendimi eğitmeye çalışıyorum bazen, ancak yılların alışkanlığı olacak, her kelimeyi bir defada kalemi kaldırmadan yazmak çok zor bir iş. Çocukluktan öğrenseydim keşke el yazısı alışkanlığını, şimdi gayet güzel yazıyor olacaktım diye hayıflanıyorum. Olsun ne gam diyorum, mürekkep saçarak yazmaya devam.

Pelikan M200, Lamy ve Hat Sanatı


Bir delilik yaptım ve 5 tane Lamy dolmakalem alacağıma kendime bir tane Pelikan M200 aldım. Pelikan M200 hayallerimdeki dolmakalemlerden biriydi, fakat bazı sorunları da birlikte getirdi. 

Pelikan M200 evvela çok şık bir dolmakalem. İnsanlar gördükleri vakit "Ne güzel bir kalem, bakabilir miyim lütfen?" diyorlar. Başka bir özelliği de dolmakalemin ucunun çok yumuşak bir yazım tarzına sahip olması.

M200'ün ucu flex değil ancak bana göre yine de çok esnek. Belki de çelik uçlu dolmakalemlere alıştığımdan bu durum tuhaf geliyor bana. Çünkü yazı sırasında gereken baskıyı uygulayamıyorum. Herkesin kendine özgü bir yazım tarzı var, benim de birazcık bastırma huyum var. Bazen kalem akıp gitsin isterim ama hepten kontrolü bırakmak da istemem. Oysa M200 öyle yumuşak bir yazım tarzı istiyor ki yazarken sıkılıyorum. Biraz daha bastırırsam kalemin ucu da kırılacakmış gibi geliyor bana. Oya öyle bir şey olmayacağı aşikar, çünkü M200 üst düzey kalitede imal edilmiş bir dolmakalem.

İnsan ister istemez düşünüyor: Serinin en küçük dolmakalemi böyle kaliteliyse, M400'ler, M600'ler ve daha üst düzey modeller kim bilir nasıldır, diye.

Kalemin beğenmediğim yanı, çook hafif olması. Birkaç gramın lafı olmaz deyip geçmeyin kalemde ağırlık, yani denge, yazma hızını da kalemi tutma biçimini de etkileyen önemli bir unsur bence. Hafiflikte M200'ün küçük olmasının da payı var.

Çok kaliteli bir dolmakalem kullandığımın farkındayım. Zaten M200 her fırsatta iyi bir dolmakalem olduğunu hatırlatıyor. Fakat benim gibi büyük ellere sahip birisi için yapılmamış. Elleri küçük olanlar (mesela kadınlar) bu dolmakaleme bayılacaktır eminim.

DOLMAKALEMDEN HAT SANATINA

Düşünüyorum da dolmakalemin, ucuz veya pahalı olmasının bir noktada hiç önemi yok. Önemli olan yazı yazma zevki.

Düşünüyorum da Osmanlı hat sanatçıları altın uçlu veya platin uçlu kalemlerle hiç yazmadılar. Büyük üstatlar kamış kalemlerle yazdılar! Çok da güzel eserler meydana getirdiler. Hattatların piri Şeyh Hamdullah'tan, çok sevdiğim üstad Necmeddin Okyay'a, Emin Barın'dan, Ali Alparslan'a (bu dünyadan göçüp giden bütün güzel ustalara) ve günümüzdeki yaşayan diğer önemli hattatlara baktığımızda önemli olanın yazı olduğunu, kalemin sadece bir vasıta olduğunu anlıyorum.

Kendime de hep söylüyorum. Önemli olan yazıdır, yazıya duyulan sevgidir, mürekkeptir, kalem bütün bunlardan sonra gelir.