yazma biçimleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yazma biçimleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Kasım 2017

Yazı ve Moebius



Dünyalılar delirmiş gibi koşarken, yelkovana dakika ibresi, akrebe saat ibresi diyenlerin sayısı hayli artmışken, ağaçların ruhunu merak edenlerin sayısı da tersine bir hızla azalıyor. Bu durumda yazı yazmak, daha doğrusu yazmaya çalışmak tuhaf bir eylem. Yazının yan etkisi, kendimizi, kendi memleketimizde, kendi dünyamızda yabancı bulmak gibi sonuçlara yol açabiliyor.

Moebius (Jean Giraud) düşünen, yazan, çizen insanı göstermiş bize.

Böyle bir zamanda sükuneti muhafaza etmek, harflere, kelimelere ve cümlelere, giderek paragraflara odaklanabilmek de giderek artan zorluklardan.

Oysa başımızı gömdüğümüz küçük parlak ekranlarda hep yazı var, nereye baksak bir fotoğraf geliyor bir yerlerden.

Belki de görmek için gözlerimizi kapatmalıyız.

27 Temmuz 2017

Kalem Tutma Biçimleri




İlk kez sol eliyle yazı yazan birini gördüğümde çok şaşırmıştım. Bunda çocuk olmamın da etkisi vardı kuşkusuz. Fakat benim için çok daha tuhaf olan şey solak sınıf arkadaşımın kalemi tutma biçimiydi. Arkadaşımı yazı yazarken dikkatlice inceliyordum, parmaklarını tuhaf bir şekilde büküyordu. Ben de bir süre ona özendim ama olmadı. 

Guide to Technical Pens

Çocukluğumda bana öğretilen geleneksel kalem tutma biçimini halen koruyorum ancak günün birinde rapido da denilen teknik bir kalem ile (Faber-Castell TG1-S) ile yazı yazmaya heves edince kalemi bildiğim şekilde tutamayacağımı gördüm. Dikey bir şekilde yazmak gerekiyordu, bir süre sonra buna alıştım. 


Sonra değişik yazma stillerini öğrendim ama bence en güzeli, kalemi işaret ile orta parmak arasına alıp yandan da başparmakla desteklenen Sassoon tekniği. 

The Art and Science of Handwriting, 1993

El yazısı uzmanı Rosemary Sassoon adında bir İngiliz bu konuya epeyce kafa yormuş ve sonunda kalem tutmanın kitabını bile yazmış. 

Kendisi bu tutuşun hem el yazısının gelişimi açısından hem de el sağlığımız için en uygun yöntem olduğunu söylüyor.


Sassoon yazım tekniği giderek yayılıyor, şarkıcı Taylor Swift de kalemi bu şekilde tutanlardan biri.





04 Nisan 2017

Kapris Nedir Bilmeyen Umberto Eco

21 Kasım 1991, Milliyet

"Müzik dinlemek benim için vazgeçilmez bir şey... Özellikle çalışırken müzikle
bütünleşiyorum. Bazen de canım kalkıp bir şeyler çalmak istiyor... Derhal yerimden fırlıyorum, ya çellomu kapıyorum, ya piyanomun başına geçiyorum, başlıyorum çalmaya... Trompet de çaldığım oluyor. Yorulana, bıkana kadar çalıyorum. Bazen saatlerce... Sonra gene pikaba Bach'ı yerleştirip yazı
masamın başına geçiyorum." 

Bologna Üniversitesi'nde müzik tarihi dersleri de veren Umberto Eco, müzik dinleyip müzikle uğraşmanın, çalışma ritminin doğal bir parçası olduğunu belirtiyor. Umberto Eco, yazılarını hep eski model bir dolmakalemle yazıyor. Nadiren tavuk tüyü ve hokka kullandığı da oluyor. Ama temel yazma aracı, eski model dolmakalemi... Şöyle diyor:
"Yazarken, mürekkebin yumuşaklığını kâğıdın üzerinde hissetmek hoşuma gidiyor." 

Umberto Eco, çok sade olan hobilerini şöyle anlatıyor: "Eski kitap biriktirmeyi
seviyorum. Ne bulursam alıyorum. Paramın önemli bir bölümü eski kitaba, eski el yazmalarına gidiyor. Müzik dinleyip çalmayı seviyorum. İşte hepsi bu... Tabii yazmayı aşk derecesinde seviyorum. Ama ben, yazabilmek için asla özel ortamlar aramam. Her ortamda yazarım. Uçakta seyahat ederken yazarım,
sakal tıraşı olurken yazarım, oturarak yazarım, ayakta yazarım,
loş ışıkta yazarım, aydınlıkta yazarun, gece yazarun, gündüz yazarım.. Yazmak
için özel ortamlar arayanlara da -Alberto Moravia gibi- akıl erdiremem.."

21 Kasım 1991, Milliyet

Umberto Eco (1932-2016)


Not: Ek olarak bazı Eco kitaplarının kapaklarını paylaşmak güzel olur diye düşündüm. Türkçe kitaplarının kapaklarına da baktım ama güzel bir kapak göremedim. 
La Production des signes, Umberto Eco


Lector in Fabula, Umberto Eco


23 Mart 2017

Okuma Notları 7

Memduh Şevket Esendal (1883-1952)
Bugün tesadüfen 2012'de aldığım bir notu okudum.

Kısa öykülerin büyük yazarı Memduh Şevket Esendal bir dolmakalem tutkunuymuş. Her gittiği yerden özellikle Parker, Pelikan, Eversharp marka kalemler toplarmış. 

(Kızıma Mektuplar, Memduh Şevket Esendal, Derleyen: Muzaffer Uyguner/ Bilgi Yayınları, 2001)

MŞE, kendi öykücülüğünü ve yalın Türkçesini ise şöyle anlatıyor: 

“Edebiyatı bilmediğimden, marifetsizliğimden sade yazmışımdır. Bilsem, öyle düpedüz yazar mıyım hiç? Köylü bir şeyi söylerken dikine, olduğu gibi söyler... Neden? Süslemesini bilmez, benzetmesini bilmez, anlatmasını bilmez de ondan... Marifetli insanlar öyle yapmazlar. Sözlerine, yazılarına marifetlerini sokarlar, hünerlerini gösterirler... Aslını sorarsanız marifet hayatın içinde, hayata uymayan bir şeydir. Benim dilim kısa... İstediklerimi anlatabilmek güç.” 

(Aktaran Memet Fuat, Varlık, Haziran 1952)

13 Mart 2017

Yazma Biçimleri


Kimi çok yakından yazar. (foto: Fireanjoy)

İlkokul çağından beri insanların nasıl yazdıklarına karşı takıntılı bir ilgim var. İlk şaşkınlığım solaklar olmuştu ama son şaşkınlığım olmadı tabii. Solak bir arkadaşla aynı sırayı paylaşmaktan kaynaklandığını düşünsem de nasıl yazı yazıldığı daha sonra da hep merak ettiğim bir konu oldu.

Kalemi tutma biçiminden, yazma üslubuna (hem tavır hem biçim olarak) kadar nasıl yazıldığı bence çok önemli bir konu. Yazarların, şairlerin, bestecilerin ve fotoğrafçıların yazıyla ilişkilerine dair her makaleyi büyük bir iştahla okuyorum. Yıllar önce galiba Enis Batur yazmıştı: Sevdiğim Rus besteci Aleksandr Skriyabin mesela yanına not defterini, kalemini almadan sokağa çıkmazmış.

Belki o yüzden Skriyabin'in eserleri bana sokakta yürüyen birinin aldığını notları hatırlatıyor.


Aleksandr Skriyabin'in elyazısı
Aleksandr Skriyabin (1872-1915)

Ne kadar farklı el varsa o kadar farklı yazım tarzı var. Kimi masada yazmayı sever, kimi ayakta. Kimi kalemi bükmeye çalışır gibi yaparak yazar, kimi kalemi normalden farklı bir açıyla tutarak yazmayı sever. Kimi benim gibi aynı harfi ikinci kez yazmak gerektiğinde küçük bir değişiklik yapar.

Ben yürürken de yazmayı severim mesela ama rahmetli Oliver Sacks gibi değil, aklıma bir fikir geldiğinde her şeyi bir kenara atamıyorum, daha sakin bir şekilde not alıyorum. Yürümek, düşünceyi derinden etkileyen bir eylem. Doğal olarak hiç düzgün bir yazı olmuyor ama zaten düzgün bir yazı istemiyorum. Yıllar boyu üzerinde ustalaştığım yazı karakterlerim gayrımuntazam olduğundan hoşuma da gidiyor, yürürken yazmayı herkes bir denemeli. Küçük bir defter gerekiyor.

©Frank Horvat

Masada yazıyorsam ve yalnızsam eğer kâğıda iyice yakınlaşırım. Her şeye yakından bakmayı severim. Lakin birileri varsa yanımda utandığım için kâğıda karşı biraz mesafeli davranıyorum ama üzülüyorum da çünkü kâğıt, kalem ve mürekkebin birlikteliği çok büyüleyici bir güzelliğe sahip.