yazı masası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yazı masası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mayıs 2017

"Neler Bildiğimi Keşfetmek İçin Yazıyorum"



Ne zaman bir şeyler yazmaya otursam Flannery O'Connor'ın bir sözü aklıma gelir.

Kendisi, "Neler bildiğimi keşfetmek için yazıyorum.” dermiş.

Bir ihtimal, Flannery O’Connor isimli yazarı bilmeyen, tanımayan ve yazdığı muhteşem eserleri okumayanlar vardır diyerek Yıldırım Türker'den kısa bir alıntı yapayım:

"Flannery O’Connor, Amerika’nın en koyu dindar eyaletlerinden Georgia’da doğmuş bir güneyli. Kısa ömründen geriye 31 öykü, iki roman, mektup ve denemeleri kaldı. Daha 20 yaşındayken çaresi bulunmayan lupus hastalığına yakalandı, 30 yaşından sonra koltuk değneklerine mahkûm oldu. 39 yaşında da öldü. Başyapıtı, öyküleridir."


Flannery O’Connor'ın kitaplarının isimleri de kendilerini açıklar biraz: İyi İnsan Bulmak Zor, Her Çıkışın Bir İnişi Vardır, Bilge Kan ve Zorbaların Elinde. Diğerleri de iyi ama özellikle ilk iki kitabı muhakkak okuyun derim.

(Bir de hangi tür ve hangi yazar olursa olsun, sağlam ve sarsıcı bir kitap okuduğumda, içimde bilemediğim bir duygu belirdiğinde aklıma ilk gelen: "Edebiyatçı işini bitirdiğinde, geriye açıklanamayacak bir gizem duygusu kalmalıdır." sözünü unutamam. Okuduğunuz iyi kitapları düşünün, Flannery Hanım doğru söylemiş diyeceksiniz.)

Söylemeden geçmek olmaz, yazarın kitaplarının çoğunun kapağında bir tavus kuşu figürü bulunur. Nedenini merak edenler için gelsin: Flannery O'Connor ve tavus kuşları.


İşte pek çok insanın zihnini derinden etkileyen bir yazarın masası: Küçük bir masa, bir daktilo, masanın bir kenarında duran kalemlikteki birkaç kalem.

Merak ediyorum: Neler bildiğimizi öğrenmek için yazmalı mıyız sahiden?

26 Nisan 2017

Yazının Ayaklı Tarihi


Bir zamanlar masa yoktu. 

Daha doğrusu bildiğimiz dört ayaklı klasik yazı masası yoktu. (Yazı masasının icadı için aradan çok uzun zaman geçmesi gerekecekti.)

Bilinen ilk masa Antik Mısır'da görülmüş. Masa vardı ama yazı için hiç düşünülmemişti. Masa, yemek veya yerden yüksekte tutulması gereken eşya için kullanılıyordu.

Binlerce yıl önce tabletler elde yazılıyor, papirüsler ise alta sert bir plaka konularak kucakta yazılıyordu.


Oturan katip, Fatih devri, 1479–81, Gentile Bellini

Yazının kâğıda aktarıldığı zamanlarda da durum çok değişmedi. Osmanlı devrinde uzun zaman eski tarzda yazı yazıldı.


Üstadımız, büyüğümüz, yazı kültürümüzün gururu: Katip Çelebi

AYAKTA YAZANLAR

Yazı masası batı kültüründe de bugün bildiğimiz tarzda değildi. 

İlginç olan şu ki bir masada oturarak yazmak da hiçbir yerde popüler değildi. 

Ayakta yazmak yaklaşık 2 yüzyıl önce en çok tercih edilen yöntemlerden biriydi.


Tipik bir ofis, 1857.

Ayakta yazmak için ayak masası denilen, bir icat vardı.

Ernest Hemingway
Ernest Hemingway bu konuda en bilinen isim galiba. Onun ayak masasında bazen bir daktilo olurdu. Ayakta yazabilmek için eğimli yüzeyi olan taşınabilir küçük bir masası daha vardı.


Ernest Hemingway 
Danimarkalı filozof Kierkegaard yazılarını ayakta yazarmış. Amerika Birleşik Devletleri'nin üçüncü başkanı Thomas Jefferson da ayakta yazmayı severmiş. Hatta yeteri derecede uygun masa bulamayınca kendisine eğimli yüzeyi olan 6 ayaklı bir masa bile tasarlamış. 

Kendine Ait Bir Oda'nın yazarı Virginia Woolf da ayak masası kullanmış bir ara, Philip Roth da öyle.

İlk cümleleri şiir gibi olan İki Şehrin Hikayesi'nin ve daha birçok efsane romanın yazarı Charles Dickens da ayakta yazarmış.

Katip Bartleby, Çizim: Stéphane Poulin
Roman kahramanları durur mu, elbette Katip Bartleby de ayakta yazıyordu.

Sonra işte oturduk.


Milliyet, 24 Temmuz 1979