müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Mart 2017

Anouar Brahem ile Kara Kediler

Fotoğraflar zamanda asılı kalan notlar gibi. (foto: Life)

Harfler, kelimeler, siyah kediler gibi geçiyor ömrümüzden. 

"Le pas du chat noir" dinliyorum. Bu müzik beni garip bir hüzne sürüklüyor. 

Elimde kalemle, gazeteden kestiğim haberlerin kenarına notlar alıyorum.

Yazı, sükunet ararmış, bilmem ne kadar doğru, belki de sessizlik bir yazı arıyordur kendine. 

Müzik sona erdiğinde kulaklarımda sanki bir süre daha gölgesi dolaşıyor.

Bilgisayar ekranında bir köşede "7277 dosya işlendi" yazıyor. Dosyalar işlenip duruyor. Düşünüyorum da dünya Sumer uygarlığından önce de hiç sakin değildi, yazı sadece bir başka boyut getirdi dünyamıza. Tıpkı fotoğraf gibi, tıpkı dünyayı paylaştığımız kediler gibi her şey kendi havasını soluyor.

Kediler, harfler gibi, kelimeler gibi geçip gidiyor hayatımızdan. 

05 Aralık 2010

Beatles ile yazmak

Kuşkusuz müzik ayrı bir dünya. Yıllardır salt piyano ile icra edilen müziğe tutkunum ben. Ama Beatles kendimi bildim bileli aklımın bir kenarında hep durur. Hem Beatles zaten bırakılmaz hiç, hele hayatınızda özel bir yeri varsa. Ne zaman bir Beatles şarkısı duysam nemlenen gözlerimi kapamak isterim, hatıralar bırakmaz, ömrümün sonuna kadar da Beatles dinleyeceğim.

Beatles hayranları, eski zamanlar...

Öyle şeyler çıkıyor ki insanın karşısına, bir fotoğraf, bir kalem, beni durmadan Beatles'a taşıyor. Dönem dönem değişik müziklere daldım, blues dinledim, bir ara çok gürültülü şarkılara bile dadanmıştım (şimdi başım ağrıyor, dinleyemiyorum) fakat ne dinlersem dinleyeyim, Beatles silinmeyen bir yazı gibi kazınmış meğer, hep kendini su yüzüne çıkarıyor.

Bunları yazarken keşke ülkemizin müstesna değerlerine adanmış dolmakalemler olsaydı diye düşündüm. Kalbimizin, ruhumuzun şairi Turgut Uyar adına, her şeyin şairi İlhan Berk adına; parkların, otellerin, çağrılmayanların şairi Edip Cansever adına, hep aşkın şiirini yazmış Cemal Süreya adına; dünyanın her köşesine şiirleri sızmış Nazım Hikmet adına dolmakalemler üretilseydi harika olmaz mıydı?

Ayrıca hat sanatımızın babası Şeyh Hamdullah adına, büyük hattat, ebrucu, mürekkepçi, mücellit ve gül yetiştiricisi eşsiz bir insan olan Necmettin Okyay adına, diğer büyük hattatlarımız adına dolmakalemler üretilse muhteşem olmaz mıydı?

Thomas Mann adına muazzam güzellikte bir kalem var mesela.

Beatles böyledir işte, uzak yerlere sürükler insanı...