kurşunkalem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kurşunkalem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mayıs 2014

Kurşunkalem olmak istiyorum



Dolmakalemi ve mürekkebi sevmiyorum bazen. Unutmak ve affetmek istiyorum. Kağıdın liflerine yapışıp olduğu yerden hiç ayrılmayan mürekkep yerine bir silgi ile hataları silmek istiyorum. Kibirden yanına yaklaşılmayan dolmakalem yerine yarım akıllı bir kurşunkalem olmak istiyorum. Ağır ve ciddi olmak, her zaman "Başkaları ne der?" diye düşünmek yerine kim ne derse desin, ben saçmalamayı da bir tercih olarak her zaman aklında tutan kurşunkalem olmak istiyorum. "Ben, hatalarımla çok gurur duyuyorum" diyen bir dolmakalem olmak istemezdim. Yaptığım hatayı silip yerine doğrusunu, olması gerekeni yazmak isterdim. Beni ben yapan hatalarımdır fakat onların esiri olmak istemiyorum.

Bazen öyle anlar oluyor ki, insan geriye, ilk hatanın olduğu yere gidip kaderi başka türlü olmaya ikna etmek istiyor. Uzatılan elin havada kalması ne korkunçtur! Kurşunkalem olmak istiyorum, yanlışlarımla değil düzelttiğim hayatımla, hatalarımdan arınmış bir halde haksızlık yapana değil, temiz bir kağıda, hak edene elimi uzatmak isterdim. Varsın kâğıt yıpransın biraz.

Kimi insanın hamuru sağlamdır, kaliteli, aharlı kâğıda benzer. Geçmişin mürekkebini silip atabilir. Arkada bir gölge vardır elbette. Vardır ama görünmez, yaşayan bilir sadece, herkesin bilmesi gerekmez ama ben hatalarımla birlikte yaşamak istemiyorum. Daha doğrusu hatalarımın yaşamasını istemiyorum. Dolmakalem yaptığı hatayı savunur, kibrinin onu delirttiğini görmez. Kurşunkalem olayım istiyorum;  nerede bir haksızlık varsa onu silmek, ihtiyacımız olan sevgiyi, saygıyı ve anlayışı oraya bırakmak istiyorum.

Şeker Portakalı'ndaki Portuga'nın yaptığı gibi hayalleriyle başka bir dünya yaratan Zeze gibi insanları teşvik etmek istiyorum. Umutsuzluğa kapılan, yılgınlığın esiri olan insanlara bir kurşunkalem ve silgi uzatmak istiyorum. Kederle hayata bakmak yerine mutlu olacağını bildiğim başka bir zamana gülümsemek istiyorum.

Dünyayı yaşanılır kılan umut, yıkılsa da inatla ayağa kalkan o insan işte bizim umudumuz. Ellerindeki çizgileri her vakit değişen mütevazı insanları seviyorum. Tarihini değiştirmek isteyen devrimci insanları seviyorum. İçinde zehir biriktirenleri değil, iyileşmeyi isteyenleri, bölmek isteyenleri değil, birleştirmek, kavuşturmak isteyenleri, yazmayı ve ürpermeyi dert edinenleri seviyorum.

 Kurşunkalem olmak istiyorum; kötülüğün, kavganın, gürültünün olduğu yerleri değil, heyecanın, mor sümbüllerin ve sessizliğin o tatlı havasını seviyorum.

Gururlanmayı, büyüklenmeyi sevmiyorum. Küçük şeyleri seviyorum.

Uyanıp lekelerle dolu bir dünya görmek yerine rüyanın o sıcak elleriyle yüzümü kapatıp başka uykulara gitmek istiyorum.

Kurşunkalem olmak istiyorum bazen.


20 Ekim 2012

Nasıl Yazılır? "Dolma kalem" mi "dolmakalem" mi?*


Güzel Türkçemiz, maalesef aradan yıllar geçse de üzerinde fikir birliği sağlanamamış kurallar ve kelimelerle dolu. Bu durumun ilk ve büyük sorumlusu, kurulduğu günden bu yana ortak bir Türkçe yapısı oluşturamayan Türk Dil Kurumu'dur.

Türk Dil Kurumu yıllar içinde bizzat kendisinin öncülük ettiği geçmişteki kuralları ve dilbilgisinin temel yapısını radikal bir şekilde değiştirerek kafa karışıklığına neden oluyor. Artık hep şüphe içindeyiz, eskiden böyle yazılıyordu acaba şimdi nasıl yazılıyor diyerek farklı yazım kılavuzları arasında meşrebimize göre karar vermeye çalışıyoruz. Ama ortada büyük bir dağınıklık var, bunu bir şekilde düzeltmeli ve ortak bir yazım tarzını benimsemeliyiz.

Karşımıza her yerde çıkan ve bazen ayrı bazen bitişik yazılan "kurşun kalem - kurşunkalem / dolma kalem - dolmakalem" sözcükleri de yine benzeri anlamsız uygulamaların kurbanı olmuş kelimelerdir.

Peki bugün hangi yazımı tercih etmeliyiz? Yazık ki tdk.gov.tr beni ve Türkçe üzerine düşünen insanları ikna edemiyor.

Feyza Hepçilingirler ise bu karışıklık hakkında 21 Mart 2012'de yayımlanan Cumhuriyet Kitap'ta gayet güzel bir açıklama yapmış, okuyalım:


Scrikss 50. yıl dolmakalem, Ece ajandası


"kurşun kalem - kurşunkalem / dolma kalem - dolmakalem"

"Sözcükleri kısa ya da uzun olmalarına göre birleştirip ayırmayız. Bitişik ya da ayrı yazımı belirleyen ölçüt, sözcüklerin bileşik sözcük oluşturup oluşturmamasıdır. Bileşik sözcük oluşup oluşmadığını da iki basit soru sorarak anlayabiliriz:

1. Sözcükler tek başınayken taşıdıkları anlamdan uzaklaşmış mıdır?

2. Sözcükler bir araya geldiğinde tek kavramı mı karşılamaktadır?

Yukarıdaki sözcüklerin doğru yazımları şöyle olmalı:

kurşunkalem

dolmakalem

Nedenlerini de açıklamaya çalışayım: TDK'nin Yazım Kılavuzu 'kurşun kalem' diye verir; oysa 'kurşunkalem'de kurşun, 'dolmakalem'de dolma sözcükleri anlam kaymasına uğramış. Kurşunkalemde kurşun yok, dolmakalemde de dolma bulunmaz." 

Cumhuriyet Kitap, Türkçe Günlükleri, 21.03.2012 

* Yazının ilk başlığı "Kalemden kurşun, dolmadan mürekkep" idi.

Ek: 
Bileşik sözcükler tartışması

Aksoy başkanlığında hazırlanan Ana Yazım Kılavuzu ile TDK'nın İmla Kılavuzu'nun öne sürdüğü yazım kuralları arasındaki farklara ilişkin bir örnek olarak Ana Yazım Kılavuzu'ndan "bileşik sözcükler" bölümü örnek verilebilir. Bu bölümde kurul şu tartışmayı öne sürmüştür:
"-Bileşik sözcükler-

Bunlar, adından da anlaşılacağı üzere, bitişik yazılan birden çok sözcükten oluşur. Birbiriyle birleştirilemeyen sözcükler topluluğuna "bileşik sözcük" adı verilmemesi gerekir. Oysa yeni Dil Kurumu'nun İmla Kılavuzu, bitişik yazmadığı sözcükleri "bileşik" saymıştır. Örneğin ev ve yurt kelimeleriyle kurulan birleşik kelimeler ayrı yazılır: Bakım evi, doğum evi, öğrenci yurdu...' sözleri arasında verdiği örnekleri ayrı yazmasına karşın "birleşik" saymıştır. Biraz aşağıda da birleştirmede yer alan her kelime, kendi eski anlamını saklamış olabilir. Bu tür birleşik kelimeler ayrı yazılır: Ses uyumu, yer çekimi... demiştir. Bu sözler içinde de kimi "birleşik" sözcüklerin ayrı yazılacağını ileri sürmüştür. (...) Burada bileşik sözcüklerin yazımı konusunda Dil Kurumu'nca çıkarılan İmla Kılavuzu'nun verdiği ölçüye katılamadığımızı bildirmek istiyoruz. Bu kılavuz, birleştirmede yer alan sözcüklerin, kendi anlamlarını korumakta ise ayrı yazılacaklarını söylüyor. Bunun kesin bir kural olamayacağını yine bu kılavuz, sözcükler dizelgesinde ortaya koymuştur. Örneğin bu dizelgede, "cumhurbaşkanı, imalathane, ilkbahar, kızılderili, yüzyıl" gibi gerçek anlamlarını korudukları halde ayrı yazılmayıp bitişik yazılmış birçok sözcük vardır. Öte yandan kendi anlamlarını korumadıkları için -İmla Kılavuzu'na göre- bitişik yazılmaları gereken birtakım sözcükler de ayrı yazılmıştır: Açık göz, ağır başlı, ayak yolu, Demir Kazık, göz dağı, tere yağı... gibi.(...)
 Görülüyor ki İmla Kılavuzu'nun, bileşik sözcükleri ayrı yazmak için koyduğu, "kendi anlamını koruma" kuralı, kendi uygulamalarına uymadığı gibi dil gerekçelerine de uymuyor."