coffee etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
coffee etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2016

Hayattan ne öğrendim? - II

30 Eylül 2016, sabah


Hayatın olağan akışını bilirsiniz. Hani bazı davalarda gerekçe kısmına yazılan bir cümle gibi duruyor ama hayatın sahiden olağan bir akışı var. Bu akışın bir adı da var: Hayal kırıklığı. Olağan olan şudur bence, gördüğümüz, bildiğimiz her şeyin altında veya üstünde bir olmamışlık duygusunun boylu boyunca uzanması. Temelde karşımıza çıkanların (onlar her neyse herkesin kendine göre bir listesi olabilir) bizi hayal kırıklığına uğratması son derece sıradan bir duruma işaret eder. Hayal kırıklığının büyük olanı, can acıtanı aynaya baktığımızda gördüklerimizdir.

Kendi adıma, hayal kırıklığı derslerinin en iyi öğrencilerinden biriyim diyebilirim. Aklı başında her insan şöyle bir düşünmüştür bu insanlık dramını, demek isterdim ama aklını kaybedenlerin daha çok düşündüğünü seziyorum. Bunları bir kenara bıraksak bile, kendi adımıza bireysel olarak bulunduğumuz yerden aşırı hoşnut olsak bile, yeryüzüne baktığımızda gördüğümüz şeylerin büyük çoğunluğu can yakıcıdır, ruha azap vericidir.

Güzel şeyler de var elbette, hiç yok diyemeyiz. En başta tabiatın kendisi başlı başına bir güzellik ve umuttur. Sanat başlı başına bir umuttur, biliyorum. Kuşlar, şiirler, maviler, yeşiller, bulutlar, kitaplar, resimler, fotoğraflar, yürümeyi ve yazmayı sevenler... İyi olan her şey, iyileştiren her şey bir güzelliktir. Hayattan öğrendiğimiz çok şey var. Bir cümle daha yazayım: Bitkilere inanan umut sahibi insanların bunca hayal kırıklığını çok daha incelikli yaşadıklarını düşünüyorum.

Öte yandan beni ben yapan şeyleri masanın üzerinde bir noktaya toplayıp baktığımda kendimi görüyorum ama gördüğüm başka bir şey daha var: Bütün hayal kırıklıkları benim kimliğimin bir parçası. Parmağımdaki mürekkep lekesi gibi duruyorlar.

Giderek ben de bir mürekkep lekesine dönüşüyorum.

31 Aralık 2014

Yazı ve Yalnızlık

2014 ©bizans

Koca bir sene geçti.

Oğuz Demiralp, Yazı ve Yalnızlık kitabında şöyle diyor: "... bellek yitimler kuyusudur, gelecek umutlar deryası." Belleğimdeki raflarda neler var şöyle bir bakmak istedim:

Benim için çok şeyin değiştiği bir sene oldu. Yazıda ve yalnızlıkta başka bir evreye geçtim. Tek başına yaşamaya başladım. Ne denir bilmem, en az yazı yazdığım bir yıldı fakat yayımlanmış bir kitapla bu seneyi kapatıyorum. Tembel biri olmasaydım ikinci bir kitap daha olabilirdi. Olsun, hiçbir şey için geç değildir. Yazıya ve yalnızlığa devam.

Twitter ve Instagram'da yaşadığım saçmalıklardan bıktığım için bu mecralarda yazmayı ve fotoğraf paylaşmayı bıraktım.

Scrikss 17 koleksiyonumu tamamladım, çok mutluyum.

Şahane insanlar tanıdım. Kâğıttan turna kuşu yapmayı öğrendim.

Enfes kahveler içtim, çok ama çok güzel kitaplar okudum.

Mürekkepbalığı dergisi için bol bol fotoğraf çektim, yazı yazdım, ilan toplamaya çalıştım.

Ufuk açıcı bloglar keşfettim ve yazmaktan çok okumayı tercih ettim.

Çok güzel mürekkepler ve dolmakalemler gördüm, kullandım.

Önümüzdeki yıllarda daha çok yazı yazmak istiyorum.

Önümüzdeki yıllarda daha çok kitap okumak istiyorum.

Önümüzdeki yıllarda daha çok fotoğraf çekmek ve fotoğraf üzerine daha çok düşünmek ve yazmak istiyorum.

Önümüzdeki yıllarda daha çok kâğıt turna yapmak istiyorum.

Cümleten iyi seneler.