Ernest Hemingway etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ernest Hemingway etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Haziran 2017

İyi Dolmakalemin Özelliklerinden İkincisi


Waterman bu reklam çalışmasında bana pek söz bırakmamış. İyi dolmakalemin temel özelliklerinden bir diğeri de normal olmayan koşullarda (mesela eğimli bir yüzeyde) yazabiliyor olması.

Bu özellik neden önemli? Çünkü bazen kalemler bizi utandırır, cebimizde çantamızda gün boyu taşırız da tam ihtiyacımız olduğu zaman birden yazmayacağı tutar. Kaprisli kalemlerden uzak durun derim. Ortamı veya tutulduğu açıyı seçen kalemlerden bir hayır gelmez.

The Old Man and the Sea, Ernest Hemingway, Arrow Books, 1994


Waterman ilanı bana Ernest Hemingway'in İhtiyar Adam ve Deniz kitabını hatırlattı.

İhtiyar adam, bin türlü cefayla, nice mücadele sonucu o koca balığı sahile getirir ama gördüğü manzara acıdır. İşte kötü dolmakalem de böyledir. Hayal kırıklığı yaşatır.

İyi dolmakalem, iyi kitap gibidir. İspatı ortada; Hemingway yazmış.

26 Nisan 2017

Yazının Ayaklı Tarihi


Bir zamanlar masa yoktu. 

Daha doğrusu bildiğimiz dört ayaklı klasik yazı masası yoktu. (Yazı masasının icadı için aradan çok uzun zaman geçmesi gerekecekti.)

Bilinen ilk masa Antik Mısır'da görülmüş. Masa vardı ama yazı için hiç düşünülmemişti. Masa, yemek veya yerden yüksekte tutulması gereken eşya için kullanılıyordu.

Binlerce yıl önce tabletler elde yazılıyor, papirüsler ise alta sert bir plaka konularak kucakta yazılıyordu.


Oturan katip, Fatih devri, 1479–81, Gentile Bellini

Yazının kâğıda aktarıldığı zamanlarda da durum çok değişmedi. Osmanlı devrinde uzun zaman eski tarzda yazı yazıldı.


Üstadımız, büyüğümüz, yazı kültürümüzün gururu: Katip Çelebi

AYAKTA YAZANLAR

Yazı masası batı kültüründe de bugün bildiğimiz tarzda değildi. 

İlginç olan şu ki bir masada oturarak yazmak da hiçbir yerde popüler değildi. 

Ayakta yazmak yaklaşık 2 yüzyıl önce en çok tercih edilen yöntemlerden biriydi.


Tipik bir ofis, 1857.

Ayakta yazmak için ayak masası denilen, bir icat vardı.

Ernest Hemingway
Ernest Hemingway bu konuda en bilinen isim galiba. Onun ayak masasında bazen bir daktilo olurdu. Ayakta yazabilmek için eğimli yüzeyi olan taşınabilir küçük bir masası daha vardı.


Ernest Hemingway 
Danimarkalı filozof Kierkegaard yazılarını ayakta yazarmış. Amerika Birleşik Devletleri'nin üçüncü başkanı Thomas Jefferson da ayakta yazmayı severmiş. Hatta yeteri derecede uygun masa bulamayınca kendisine eğimli yüzeyi olan 6 ayaklı bir masa bile tasarlamış. 

Kendine Ait Bir Oda'nın yazarı Virginia Woolf da ayak masası kullanmış bir ara, Philip Roth da öyle.

İlk cümleleri şiir gibi olan İki Şehrin Hikayesi'nin ve daha birçok efsane romanın yazarı Charles Dickens da ayakta yazarmış.

Katip Bartleby, Çizim: Stéphane Poulin
Roman kahramanları durur mu, elbette Katip Bartleby de ayakta yazıyordu.

Sonra işte oturduk.


Milliyet, 24 Temmuz 1979

24 Ağustos 2012

Okuma Notları 1

1. İSTANBUL'DAKİ İLK KIRTASİYE

Türkiye'de ajanda denildiğinde akla gelen ilk ve tek isim 'Ece Ajandası'dır. Ece Ajandası'nın arkasında ise 150 yılı aşkın bir geçmiş var: 1835 yılında, İran'dan İstanbul'a göç eden Hacı Kasım Bey, 1860'ta Beyazıt semtinde İstanbul'un ilk kırtasiyesini açmış. İstanbul'a ilk dolmakalemi getiren de Hacı Kasım Bey olmuş. Doğal olarak bu yeni ve pahalı ürünün müşterileri çoğunlukla saray çevresindenmiş. 

Daha sonra Hacı Kasım'ın damadı olan Mehmet Sadık Bey 1895'te meşhur Ece Ajandası'nı kurmuş. (Hacı Kasım'ın oğullarından biri ise Saatli Maarif Takvimi'ni üreterek ülkemizin bir başka değeri olmuştur.)

Soyadı Kanunu'yla birlikte Kağıtçı soyadını alan Mehmet Sadık Bey, 1930'larda Beyazıt'tan Babıâli'ye inip orada bugün de aynı yerde açık olan Afitap Kırtasiye Müessesesi ve Mağazası'nı açmış. Ece Ajandası 1910 yılından beri üretiliyor. Ajandalara 'Ece' adı verilmesinin hazin bir hikâyesi var:

Ailenin üçüncü kuşak mensuplarından Seydali Gönel 2009'da Ece Koçal'a şöyle öykü anlatıyor: "Ece ismi, bizim için gizli kalmış bir yara gibidir. Dedenin üçü kız olmak üzere beş tane çocuğu var. Erkek çocuklardan en büyüğü, yani Ahmet Dayı, pilot olmayı çok istiyor ve pilot olmak için Romanya'ya gidiyor. Ece isminde güzel bir kıza âşık oluyor. Ama o kızla birlikte olamıyor, ayrı düşüyorlar. Ahmet Dayı bu aşkından dolayı İran'a gidiyor ve kayboluyor. Kendisinden bir daha haber alınamıyor. 'Ece' ismi de oradan geliyor; bizim 'Ece'miz Ahmet Dayı'nın aşkıdır. Bu hikâye gizli kalmıştır. Hatta bunu kamufle etmek için, Atatürk'ün ilk dünya güzellik kraliçemiz Keriman Halis'e verdiği 'Ece' unvanından dolayı bu ismin konulduğu söylenmiş hep. Bu hatırayı kendi içimizde daha fazla saklamanın artık bir anlamı olmadığını düşündük. Bu yüzden de bu defterlere 'aşkın defterleri' diyoruz."

(Ece Ajandası Facebook adresi: http://www.facebook.com/eceajandasi)

2. İHTİYAR ADAM VE DOLMAKALEMLERİ



















Ernest Hemingway kitaplarını ve gazete yazılarını Montegrappa, Parker 51 ve Esterbrooks marka dolmakalemleriyle yazmış.

3. MÜREKKEP TEORİSİ



















Albert Einstein'ın kullandığı dolmakalemlerden birinin Pelikan 100 olduğu bir fotoğrafıyla sabit. Daha erken dönemde ise Waterman kullandığı kayıtlı.

4. MARİO LEVİ















Ünlü yazarımız Mario Levi tüm yazılarını dolmakalemle yazıyor.

Kitaplarını dört defa düzeltiyor; son yazışında bilgisayar kullanıyor.

5. DOLANDIRICININ KELİME OYUNU

Victor Schwitz isimli bir dolandırıcı 1950'lerde Fransız gazetelerine "50 Franga yazı makinesi ve dikiş makinesi satılır" diye ilanlar veriyordu. Para yatırıp sipariş verenlere de bir dolmakalem ya da dikiş iğnesi postalanıyordu.

6.  YAHYA KEMAL'İN BAVULU




Yahya Kemal Beyatlı, rahatsızlanıp Park Otel'den Cerrahpaşa'ya kaldırıldığında, Ayaspaşa'daki otelin 164 numaralı odasında 19 yıl yaşamıştı. Otelde üç bavulu, beş çift ayakkabısı ve beş şapkası kaldı.

1 Kasım 1958 günü bu dünyadan gittiği gün tutulan hastane raporunda, kayıtlara geçen eşyalar şunlardı: 3 adet boş çek, dört buçuk TL., bir adet Cyma marka kroma cep saati, bir çift altın, bir çift gümüş kol düğmesi, gözlük kılıfı, tıraş fırçası ve takımı, çakmak, tırnak makasları, iki not defteri, üç takım pijama, bir çanta, bir bavul, bir baston, bir komple protez, bir çift terlik, üç çift iç çamaşırı, iki gömlek, bir çift ayakkabı, iki kravat, bir robdöşambr, beş çift çorap, bir kemer, bir takım kostüm, bir pardösü, bir şapka, bir dolmakalem, iki anahtar, 3 paket Birinci sigarası ve bir tarih dergisi.

Listedeki eşyaların tümü yine listede bulunan bavula sığmıştı. 


















Not: Yolunuz düşerse Yahya Kemal Müzesi'ne bir uğrayın derim.  

 
7. FÜZE İLE DOLMAKALEM 

Dosya:Osmium crystals.jpg


Osmiyum (adı Yunanca koku anlamına gelen gelen osmë 'den türetilmiştir) bir geçiş metalidir. Çok sert, gevrek, gri-beyaz parıltılı, yüksek sıcaklıklarda bile işlenmesi zor bir madde olan osmiyum, dolmakalem uçları ile orta ve uzun menzilli silahların namlu içlerinin yapımında kullanılıyor.

Platin grubuna ait diğer metaller de dolmakalem uçları için kullanılıyor. En bilinenleri şöyle: Palladyum, iridyum, rutenyum ve rodyum.

8. KEN PARKER DOLMAKALEMLERİ
























Her macerası bir film senaryosuna benzeyen ve çizgi roman tarihinin kült karakterlerinden biri olan Ken Parker ilk kez Türkiye'de yayınlanacağı zaman ilginç bir olay yaşandı. Tay Yayınları'nın sahibi Sezen Yalçıner, "Parker" kalemlerine gönderme yaparak "Bu dolmakalem markası, olmaz" deyince özgün adı Ken Parker olan ünlü çizgi romanın Türkiye'deki adı "Alaska" oldu.